
Evet, şahsımın favori yönetmenine biraz dokundurma vakti. Guy Ritchie soylu bir aileden geliyor. Fakat filmleri bu soyun tam tersi bir anlatıma sahip. Kendisi hakkında verilecek magazinsel bilgilerden Madonna'nın eski eşi ve bir çocuğunun öz babası olması özelliği en göze çarpanı. Kendisi bir disleksi hastası. Judoda siyah kuşak sahibi. Okuduğu okulların ikisinden atılıp, klip yönetmenliğine baş koymuş ve bu klip yönetmenliğini The Hard Case isimli kısa metraj filmi ile devam ettirmiş. Buradan sonra bizim asıl Guy Ritchie maceramız başlıyor işte.

İlk uzun metraj filmi Lock Stock and Two Smoking Barrels, başından sonuna kadar eğlence dolu. Hatta sonu için tatminsiz olanlar olsa da ben gayet beğendim. Bu film iki aktör için de önem arz ediyor. Birincisi bu filmde oynayan Jason Statham sonraları hem Guy Ritchie'nin 2 filminde daha rol almış ve bunlardan sonra aksiyon filmlerinin aranan aktörlerinden olmuştur. Yani bir nevi Jason'ı Hollywood dünyasına kazandırmıştır ki iyi de yapmıştır. Severiz kendisini. İkincisi ise eski -psikopat diye tabir edebileceğimiz- futbolculardan Vinnie Jones'u sinema dünyasına kazandırmıştır. Bir filmde kafadan çatlak kodu mu oturtacak bir karakter varsa Vinnie Jones bu role yakışır. Bu filmin bazı özellikleri diğer filmlerinde de bariz gözükür ve genel özellikler olup çıkar. Film İngiltere'de geçmekte, ve yerel mafya-sıradan çapulsuzlar çakışmasını anlatmaktadır. Bir filmi Gut Ritchie yönetiyorsa, o filmde kadın başrol oyuncusu diye bir şey olmaması ihtimaline İddaa'da 1.05 oran verirler. Bariz özelliklerinden biri budur. Film oradan buradan gider, enterasan olaylar yaşanır, sonra darmadağın bir haldeyken filmin sonunda bir bütünlük oluşur. İşte o son çözüm bölümü Guy Ritchie'yi Guy Ritchie yapan ana etmendir. Filmdeki karakterler ve diyaloglar da keza öyle. Bu özelliği bir dahi yönetmende daha görüyoruz ki kendisi ikinci en sevdiğim yönetmen olur: Quintin Tarantino. Pulp Fiction'dan apayrı, ama karakterlerin ve diyalogların filmi olması nedeniyle de aynı yönden "süper film" etiketini kazanırlar. Bu ikili birlikte film çekse nasıl bir şey ortaya çıkar merak ediyorum. Son olarak bu filmde ekstra bir güzellik olarak ayrıca Sting de rol almakta.

Geçelim Lock Stock and Two Smoking Barrels'tan sonra ivmesini dikine dikine çıkardığı Snatch filmine. Bu filmde ilk filmden gene Jason Statham var. Onun dışında Benicio Del Toro ve Brad Pitt gibi iki ünlü ismi de barındırıyor bünyesinde ki Brad Pitt normalde hesapta yokken kendisi ondan bir rol istemiş diye doğruluğu yüksek bir söylenti dolaşır. Ama hak vermemek elde değil ona.
Guy Ritchie öyle bir yönetmen ki, "abi filminde oynamak istiyorum bana bir rol yazsana" desem eminim bana öyle bir rol verir ki özel terziye diktirilmiş ceket gibi oturur üstüme o rol. Snatch'in senaryo yapısı da Lock Stock and Two Smoking Barrels'ınki gibi. Tekrardan üstüne geçmeye gerek yok.
Arada Guy Ritchi'nin en büyük eleştiri aldığı filmi olan Swept Away var ki ben izlemedim o filmi hala. Nedenine gelince de başrolde Madonna'nın oynaması iyi bir sebep sayılabilir. Zira Guy Ritchie'nin içinde olduğu bir filmin bu kadar eleştirilmesini başka bir şeyle açıklayamam. İzledikten sonra yazıma bir şeyler eklerim.

Ondan sonra Revolver var. Bu diğerleri gibi eğlenceliden ziyade biraz daha felsefi bir film. Gene mafya var işin içinde. Ama Guy Ritchie'nin yarattığı mafyalar ve karakterleri öyle Godfather ya da Goodfellas'dakiler gibi değil tabi. Filmin sonu beni yeterince tatmin edememişti. Zaten o zamanlar Guy Ritchie favori yönetmenim falan değildi, sadece Snatch'i izlemiştim ve Jason Statham için almıştım bu filmi de. En çok tepki alan ikinci filmi de bu sanırsam.

Bunun arkasından Snatch tadında ve güzelliğinde bir film daha geliyor. RocknRolla. Guy "Sürekli bu tarz film çekiyor" diye eleştiriliyor. Ama onun tarzı bu ve bu tip filmlerinde o temayı farklı konularla çok güzel işliyor. Lock Stock and Two Smoking Barrels, Snatch ve RocknRolla'yı aynı gün içinde izleyin, eğlenecek misiniz yoksa sıkılacak mısınız görün ondan sonra karar verin. Benim en sevdiğim aktörlerden biri olan (ve sanırım en sevdiğim olan) Gerard Butler var kadroda, haliyle film benim için iki kat keyifleniyor. Andy Garcia'ya benzerliği ile dikkat çeken (ki ben de karıştırıyordum başlarda) Mark Strong'la da ikinci defa çalışıyor. Londra, çalıntı bir tablo, ufak bir gangster çetesi, triplerin dibinde bir rock yıldızı, hayatından sıkılmış bir muhasebeci ve köstebek bu filmin etiketleri olabilir sanırım. Bu filmde diğerlerinden farklı olarak, bir aktris önemli bir role sahip filmin içinde. Pek alışılageldik değil tabi. Bu filmin bir devam filmi de bekleniyor henüz açıklanmış olmasa da. Bu beklentiyi yaratan da Guy Ritchie'nin kendisi.

Bu giriyi tekrar müsait olunca editlerim, editleyeceğim. Bilgisayarımı istiyorum.