Bir elbisenin üstünüze oturması, terzinin onu sizi düşünerek yaptığı anlamına gelmez. Otu boku üstüne alınma yani.
Yiğit

19 Ekim 2010

Yapmak ya da yapmamak

Uzun zamandır pek az şey yazdım kendim hakkında. Bir süredir yazmak yerine silmeyi tercih ettiğimden olabilir. İyi de yaptım aslına bakarsan. Şu blogu içimi dökmek için çok az kullandım. Şimdi yazmak istemem şans mı? Yok; artık kendimi daha iyi tanıdığım, kendim hakkındaki teşhisleri daha iyi koyabildiğim için sanırım.
Düşüncelerinin yoğunluğu ne olursa olsun, bazen oraya kayıyor. Bazı durumlar içten içe hoşuna gitmiyor, kendine bile itiraf edemiyorsun. Çok uzun süredir kaybetme riskini alarak bir şey yapmadın, şimdi riske girmek (ki ihtimaller de senden yana değil gibi gözüküyor) zor geliyor. Çaba gösterdiğine değer mi, değmez mi bilmiyorsun. Sen ilk kez bişeyi sevmeye başladığını farkettin ve bundan korkuyorsun. Kendine itiraf etmeye korktuğun şey, çok uzun süredir özlemini çektiğin şey. Aklına geliyor, ama düşünmüyorsun. Hayalini kurmaktan bile korkuyorsun. Aslında kaybedeceğin bir şey yok. Zaten sahip değilsin şu an. Kaybetsen bile bir kaç ay içinde etkisinin geçeceğini bildiğin bişeyden çekinme sebebin, o ihtimali kaybetmek. Ah, hoşgeldin çocuk. Farkedemediğim şey buydu, farkına varmam gereken. Güle güle çocuk. Bu sefer arkada dur, kararlar benim. Bu yazıyı da bunun için yazdım aslında. Bu yazıyı bunun için yazdım aslında. Bilmeyen birine dağınık, bişey ifade etmez gözüksede ben bunu kararımı vermek için yazdım.
O zaman...