Bir elbisenin üstünüze oturması, terzinin onu sizi düşünerek yaptığı anlamına gelmez. Otu boku üstüne alınma yani.
Yiğit

16 Mayıs 2010

The Prestige



Spoiler kısmına girmeden önce bu girinin tahminimce uzun olacağını, birden fazla bakış açısından inceleyeceğimi söyleyip uyarmak isterim. Bu filmin fragmanını ilk gördüğüm zaman "bu filme gitmem lazım" deyip gidememiştim. Daha sonra sürekli gittiğim cd'cide filmi görüp direkt almış, filmi izlemiş ve ertesi gün tekrar izlemiştim. Film gerçekten hemen tekrar izleme isteği uyandırıyor ki bunu senaryoyu okuyup aynı şeyi yapmak isteyen Christian Bale de söylüyor. Bu filmden önce film izlerdim, izlediğimi düşünürdüm ama asıl bu filmden sonra sinema ile ilgilenmeye başladım diyebilirim. Bundan dolayı benim için dönüm noktası denebilir.
Filmin materyallerine bakalım. Yönetmen Christopher Nolan. Memento adlı gene senaryo işleyişi bakımından özel denebilecek bir filmin yönetmeni. Senaryoda kardeşi ile birlikte çalışmışlar. Oyuncu seçimlerine bakalım. Başrollerde Hugh Jackman, Christian Bale, Scarlett Johansson ve Michael Cane. Onların yerine başkaları oynayabilir miydi, bunu yönetmen bilebilir ama kimse sırıtmıyor, bilakis tam oturuyor. Bir de başrolde yer almayıp nicola tesla rolünü oynayan David Bowie var. Nolan bowie'nin ilk ve tek tercihi olduğunu ve zor da olsa ikna ettiklerini söylüyor.
-spoiler kısmı-
Are you watching closely?

Film aslında bir sihirbazlık gösterisi. Size daha başta şapkaları gösterip ipucu veriyor filmin devamı ile ilgili. Daha sonra Caine'in sesinden sihirbazlık ile ilgili önemli anlatımı duymaya başlıyorsunuz ki bu anlatım film için de tamamen geçerli. Önce vaat kısmı, size bir şeyler anlatılıyor. Daha sonra dönemeç geliyor. Sihirbazlık numarası gerçekleşir, ama izleyiciler tatminsizdir. Siz hala borden'ın nasıl eşinin evine birden girdiğini, o numaraları nasıl yaptığını bilmiyorsunuzdur. Tatmin olmazsınız. Sonra prestij bölümü gelir. Filmin sonunda borden'ın ikiz olayının anlaşılması ve mühendisinin ve Borden'ın aslında her ikisi de olduğu gerçeği. Prestij bölümünden sonra alkış geliyor. Sherlock Holmes'u izleyenler varsa (spoiler gelecek) filmin sonunda lordun yaptığı şeylerin aslında sihirbazlık değil de, oyunlar olduğunun açığa çıkarılması gibi. Eğer doğaüstü güç olarak bırakılsaydı, kimse tam olarak tatmin olmayacaktı.

Film içinde aslında bazı göndermeler var. Borden ve Nicola Tesla benzerliği mesela. İkisi de işinde usta, deha ama ikisi de reklam yapmayı, şovmenliği bilmiyor. Angier ile de Edison benzerliği. Rakibinden kopyalıyor yaptığı şeyleri ama öyle bir süslüyor ki, rakibinden daha üstün konuma geçiyor. Aslında biraz da Tesla Edison kapışmasının etkisi görülüyor gizliden gizliye. Değeri bilinmeyen Tesla'nın biraz daha tanınmasını sağlaması ve Edison'un oyunlarını ortaya çıkarması açısından da gerçekten yapıcı bir özelliğe sahip. Angier'ın Tesla'nın şovuna gitmesini hatırlarsanız oradaki Edison'un adamını farketmişsinizdir. Kalabalığı galeyana getirip "patlayacak" diye haykıran yavşak edison'un adamıydı işte.

Gelelim filmdeki insani duygulara. Bir obsesyon. Bu obsesyon ikisinde de var ve ikisinin de hayatını mahvediyor. Angier takıntısı yüzünden tüm dünyayı dolaşıp sonunda kirlenmeyen ellerini kendisini öldürebilecek kadar kirletiyor, Borden'ın takıntısı ise hayatına mal oluyor. Öyle bir kapışma ve yarış ki bu, ikisi de canından oluyorlar. Borden'ın sırrını açıklayan kağıdı Angier'a vermesi ve Angier'ın o kağıdı yırtması güzel de bir ironi aslında. Yırttı çünkü onun şovu Borden'ınkinden daha iyiydi. Amacına ulaşmıştı öyle ya da böyle. Obsesif oldukları konu sadece birbirlerinin sırlarını öğrenmek değil, birbirlerinden daha iyi olmaktı. Scarlett johansson'un oynadığı karakteri (adını hatırlayamadım) her ikisinin de kaybetme sebebi obsesyondu.

Filmi asıl etkileyici kılan şey ise fedakarlık tabii ki. Fazla bahsetmeye gerek yok bu konuda. İkisi de öyle fedakarlıklıklar yapıyorlar ki şovları, daha iyi bir sihirbaz olabilmeleri için hayatlarına mal oluyor. Birisi karısını kardeşiyle paylaşmak zorunda kalıyor, diğeri ise kendisinin mi ya da diğer kendisinin mi öleceğini bilmeden o numarayı tekrarlayıp duruyor ve her gece kendini öldürüyor. Borden'ın ikizinin parmaklarını sırf bu numara için kesmesi etkileyiciliği bayağı bir arttırmış fedakarlık konusunda.

Film 1900 lerin başında ve civarında gezdiği için o döneme ait tabi. Ama yönetmenin seyirdefterinde izleyebieceğiniz gibi dönem filmi olmaması için uğraşılmış da. O döneme ait bilginiz varsa göndermeleri ya da en basitinden kıyafetlerdeki incelikleri anlayabiliyorsunuz. Yoksa haliyle sadece güzel gözüküyor.

Film çekim tekniği ile ilgili de bir kaç şey söylemek istiyorum. Kamera açıları 3. insan gözünden hep. Kameraman omzunda kamera ile çekmiş ki bu sizin filmin içinde biraz daha onlar gibi hissetmenizi sağlıyor. Bazı sahnelerde(ilk su tankı numarasından sonra atışmaların olduğu sahne misal) 360 derece ile çekimler yapılmış. Odanın bir köşesinden değil de oyuncuların ortasından görüyorsunuz. Film izlediğiniz gibi (izlemediyeniz buraları okumadığınızı farzediyorum) iki karakterin gözünden ve subjektif bakış açılarıyla anlatılmış. İki sihirbazın gözünden de dinliyorsunuz hikayeyi. Şu sihirbazlık olayıyla da ilgili bir şey söyleyeyim, filmde sihirbazlık* ve büyücülük* ayrı ayrı alınıyor. Bu büyü işlerini gerçekten yapanlara büyücü, bizim elemanlara da sihirbaz deniyor. Daha çok şovmen aslında. O dönemin reklamcılığına da hayran kaldım bu arada. Şimdi gazetelerde verilenlerden çok daha fazla görsel reklam yapılıyormuş hakikatten. Filmde afişler ve el reklamlarıyla anlatılıyor bu. Dikkatinizi çektiyse her tarafta dev reklam panoları veya afişler var. Bu arada filmin tiyatro içi sahneleri amerika'da bir tiyatroda çekilmiş. Londra'da değil.

Bir de sonradan okuduğum filmle ilgili bazı eleştiriler ve teoriler var. Onlara da kendimce açıklık getireyim. En çok beğendiğim teori (her ne kadar yanlış da olsa) Borden'ın aslında klonunun olması. Yani o aslında ikizi değil de klonuymuş. Zira hiç bir ikiz birbirine o kadar benzeyemezmiş. Orasını ben bilemem, ama klon olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Birincisi, Tesla olayı çok sonra peydahlanıyor filmde. Borden zaten kendisinin ustalık eserini yaptığını söylüyordu. Daha o Tesla yokken ikizi gördük zaten, Borden'ın sevgilisinin evine girme hilesini hatırlarsanız farkedersiniz. Yani güzel ama maalesef yanlış bir teori. Bir de film hakkında değil de genel sihirbazlık numaralarına yorduğum bir eleştiri var. Deniyor ki seyircilerin arasından ya seçilmeyen biri gelir de kördüğüm atarsa? Olmaz. Çünkü gösteride tanka girecek kadın iki kişi istediğinde kadın parmağını kaldırır kaldırmaz gizli elemanlar direkt ayağa kalkıyor başkasına fırsat vermeden. Bir güzel ayrıntı da Angier'ın gösteride hem karısının öldüğü şekilde ölüp, hem de istediği gibi seyirciyi prestijde selamlaması. Ama Angier karısını unutalı, diğer takıntısının karısının önüne geçeli çok olduğu için tatminlik düzeyinde ekstra bir artış sağlamamıştır bence.

Sonuç olarak obsesyon gençlerin oyunudur ve iyi bir şey değildir. Bir şeye saplantılı kalmayınız. Düşündüğünüzden fazlasını kaybedebilirsiniz.
-spoiler bitti-

Hakkında bu kadar uzun yazılabilecek bir film işte. İzleyip kendiniz karar verin. Dikkatli izleyin, yakından bakın. Ama gene de çözemeyeceksiniz. Çünkü biz, kandırılmak istiyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder